6 Mayıs 2014 Salı

LONDRA'DA YILBAŞI 27-31 Aralık 2012


Adım çok gezene çıkmış bir kere o yüzden de hakkını vermek lazım diye düşünüyorum. Hani Edinburgh'a giderken İngiltere'den vize almıştım ya 6 aylık. işte o başa gitmesin diye Edinburgh'tan döner dönmez daha Eylül'de Fatma ile hemen bir Londra'da yılbaşı planı yapmaya başladık. Zaten geçen yıl Fatma yılbaşı için Londra'ya gittiğinde aklım kalmıştı. Bu yıl birlikte gitmek süper olacak.

Gitme kararını verir vermez hemen uçak biletlerine bakmaya başlıyoruz. Easy Jet, Türk Hava Yolları derken en ekonomik bileti British Airways'de buluyoruz.  Gidiş-dönüş 160 pound. Gezi planımızı yine Fatma yapıyor. Zaten ikimiz de daha önce Londra'ya gitmiş olduğumuz için bu kez turist değil de Londra'lı gibi davranalım diyoruz. Yani yerli halk gibi afternoon tea yapalım sokaklarda dolaşalım, publarda kafelerde oturalım, tiyatroya gidelim. Buraya kadar gelmişken azcık da turist olacağız tabi.

Uçak biletlerimizi aldıktan sonra kalacak yer için yine homestaybooking.com adresine başvuruyoruz. Bir iki adresi inceledikten sonra Fatma'nin gecen yıl konakladığı italyan aile Peter ve Marisa çiftiyle birlikte konaklamaya karar veriyoruz. Sabah kahvaltısı, akşam yemeği ve oda için kişi başı gecelik 22 pound ödeyeceğiz. http://www.homestaybooking.com/host-family-london-1583414678 

Kalacak yeri de hallettikten sonda sıra yapılacaklar listesine geliyor. Bunun için önce kendimize bir grupon uk hesabı ediniyoruz. Burada çıkan fırsatlardan Covent Garden yürüme mesafesinde Kings Way Hall Hotel'den  kişi başı 18 pounda aftrenoon tea alıyoruz. Yine aynı gün akşam için 10 pounda da Findik Kıran Balesi için bilet alıyoruz internetten. Biletlerde standing diyor ama numaralı herhalde merdivenlerde oturacağız diye tahmin ediyorum. Ama olsun Londra'da yılbaşı arifesi Fındık Kıran Balesi izliyor olacağız. Son olarak bir de Fatma'nın çocukluk hayali olan Stone Henge için 35 pounda tur satın alıyoruz artık  hazırlıklar tamam, gelsin 27 Aralık.


27 Aralık Londra'da ilk gün


İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Londra Heatrow Havalimanı'na varmamız 4 saatten biraz fazla sürüyor. Öğle saatlerinde Londra'dayız. Aramızda 2 saat fark var saatlerimizi 2 saat geri alınca koca bir günümüz oluyor Londra'da.

İlk iş valizlerimizi emanete verip Oyster kartlarımıza yükleme yapıyoruz. Oyster kart bizim Akbil gibi yükleme yapıyorsunuz ve ulaşım için kullanıyorsunuz. Bir kısım tren de dahil otobüs ve metroda geçerli. Akbilden farkı gün içinde 8.50 pounda geldiniz mi artık kartınızdan para düşmüyor. Oyster kartları havalimanında temin etmek mümkün. Alırken bir bedel ödüyorsunuz ama kartı iade edince o bedeli geri alabiliyorsunuz. Yalnız yükleme yaparken hangi bölgeler arası arası yolculuk yapacağınızı belirtmeyi unutmayın.


Sonbaharda Richmond
Oysterlarımıza yükleme yaptıktan sonra doğruca Richmond'un yolunu tutuyoruz. Burası Thames Nehri'nin kenarında çok hoş bir yer. Hele Sonbaharda bir başka güzel oluyor. Fatma'yla nehrin kenarında yürüyüş yapıp bu doğa harikası yerin tadını çıkartıyoruz.

Londra'da dil kursu günlerim

Akşam üzeri yeniden havaalanına gidip valizlerimizi alarak Hounslow'a çok sevdiğim Hasan ailesini ziyarete gidiyoruz. Anne İrlandalı baba Pakistanlı bir aile. Ben Londra'da dil okulundayken sevgili Farah ve Suraiyia ile birlikte kalmıştım. Onlar sayesinde Londra'da o kadar rahat ettim ki. İngilizce konusunda okuldan daha çok faydaları oldu bana. 


Farah yeni evlendiği için balayında onunla görüşemiyoruz ama Suraiya Ambereen ve Mansoor amca ile hoş muhabbetin ardından kızlar bizi Pakistan yemekleri yemeye götürüyor. Yemekler çok baharatlı olduğu için Fatma'nın pek hoşuna gitmiyor ama ben özlemişim doğrusu.

Hounslow'dan High Barnet'e varmamız yaklaşık 2 saat sürüyor. Evde Peter karşılıyor bizi. Ev iki katlı bahçeli tipik bir ingiliz evi. Kısa bir tanışma ritüeli ve kahve ikramının ardından odamıza yerleşiyoruz. 



28 Aralık 2. gün
9 Saatlik uykunun ardında güne ingiliz usulü kahvaltı ile başlıyoruz. Kornfleks, kızarmış ekmek, tere yağ ve ev yapımı reçeller. Marisa kendisi yapmış, bizim reçellere benzemiyor marmelat ve reçel arası kıvamda bir şey.

Londra'da müze girişleri ücretsiz

İlk ziyaretimiz noktamız Tate Modern. Londra'da diğer müzelerde olduğu gibi Tate Modern'e de giriş ücretsiz. Sadece özel bir sergi varsa ve gezmek istiyorsanız bunun için ücret ödemeniz gerekiyor. Müzeyi gezerken Picasso ve Monet'leri hemen tanıyor olmamız bizi mutlu ediyor. Tabi bunu Emin Çapa ile yaptığımız kültür gezilerine borçluyuz. 

Tate Modern'i gezmeyi bitirdikten sonra terasında St. Paul ve Thames'e karşı kısa bir kahve molası verip biraz dinleniyoruz. Ardından nehrin kenarında kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Aslında St. Paul Katedralini de gezmek istiyoruz ama Londoner olarak daha yapacak çok şeyimiz var bugün.



Bugün öğleden sonra ingiliz usulü afternoon tea yani 5 çayımız var. Covent Garden Kings Way Hall Hotel Harlequin salonunda. Groupon'dan 18 pounda almıştık. Minik minik sandviç ve keklerden oluşan üç katlı bir tepsi getiriyorlar önümüze. İngiliz usulü sütlü çayla birlikte hemen hemen hepsini midemize indiriyoruz. 



Bu akşam 19.00'da Royal Opera House'da yine gelmeden internetten satın aldığımız Çaykovski'nin Fındık Kıran Balesi'ni izleyeceğiz. O da Covent Garden'da. Bu arada Covent Garden Londra'da çok sevdiğim bölgelerden biri. Küçük küçük kafeler, dükkanlar, ünlü markalar ve pazar var. Yine Transportation Musem ve Royal Opera House da bu meydanda yer alıyor.

18.30'u biraz gece varıyoruz Royal Opera House'a. Biletlerimizi gösterince Fatma ile beni ayrı ayrı kapılardan alıyorlar. Muhteşem gösterişli bir salon. Bu arada bizim biletlerimiz meğer ayaktaymış. Ama ayakta duracağınız yeri bile numaralandırmışlar.  Küçük bir kızın aldığı yılbaşı hediyesi üzerine kurgulanan Fındık Kıran Balesi ilk kez 1892'de St. Petersburg'da oynanmış. Ardından yeni yıl ile özdeşleşmiş ve pek çok bale topluluğu tarafından yılbaşında sahnelenmesi gelenekselleşmiş.


2 Perde olarak oynanan oyun çok hoşumuza gidiyor. Bir Londralı olarak oyundan çıkınca geleneksel publardan birinde içimizi ısıtacak bir şeyler içip evin yolunu tutuyoruz.

29 Aralık 3. Gün
Bugün Stone Henge günümüz. Hava oldukça kapalı ama bu Londra için çok doğal bir şey.
Evden erken çıkamayınca ancak 11.45 gibi tur şirketinde olabiliyoruz. Otoyola çıkınca trafik biraz sıkışıyor. Bu ne acaba ne oldu diye merak ederken maç olduğunu öğreniyoruz. 

Yaklaşık 2.30 saat sürüyor Stone Henge varmamız. Yol boyunca ince ince yağan yağmur biz otobüsten inerken şiddetini iyice artırıyor. Zaman kısıtlı olduğu için yağmurun dinmesini beklemeden otobüsten inip hızlı hızlı geziyoruz. Bu arada yağmur o kadar çok yağıyor ki sırıl sıklam oluyoruz. Acele ile bir iki fotoğraf çekerken aniden güneş açıyor. 

Stone Henge eski ingilizcede asılı taşlar demekmiş. Buranın ne amaçla yapıldığı çözülememiş. O yüzden de uzun süre gizemini korumuş. Romalılar Güneş Tanrısı Apollon ile ilişkilendirmiş. Ortaçağda Kral Arthur'un büyücüsü Merlyn işi olduğu söylenmiş.  Kimisi Kelt rahiplerinin yaptığını düşünmüş. Kimisi içinse gün dönümünde güneşin pozisyonuyla hiza halinde olmasından dolayı yıldızların gökyüzündeki hareketini tahmin etmeye yarayan büyük bir gözlem bilgisayarıymış. 
 

Ancak son yapılan araştırmalar Stone Henge'in yaklaşık 4500 yaşında olduğunu gösteriyormuş ki bu da yazının ve tekerleğin icadından daha önceyi taa taş devrini işaret ediyor. Yani Stone Henge'in o dönemde nasıl ve neden yapıldığı hala gizemini koruyormuş. Bu arada yan taraftaki fotoğrafta dikkatli bakın benim gördüğümü siz de görebiliyor musunuz? Bir insan yüzü var sanki.


 
Stone Henge'e gelmek Fatma'nın çocukluk hayaliymiş ben sırf merakımdan geldim. Görmek gerekli mi derseniz zamanınız bolsa gelin derim . Ama sayılı gün için gelmişseniz Londra'da görecek o kadar çok yer varken Stone Henge'e gelmeseniz de olur derim. Ama Fatma'yla gelmeseydim sanırım aklım kalırdı.


Dönüş yolunda arkamızda oturan Fabricio ve Rogerio ile tanışıyoruz. Onlarda Londraya'ya yılbaşı için gelen iki Brezilyali arkadaş. Bizim Fatma gibi Fabricio'nun da çocukluk hayaliymiş Stone Henge'i görmek. Buradan da Norveç'e gidip kuzey Işıklarını göreceklermiş. 

Akşam Covent Garden'a gideceğimizi söyleyince biz de gelelim, oraya görmedik daha diyorlar. Londra'da dört yabancı Londranın geleneksel publarından birinde akşam yemeği yiyip sohbet ediyoruz. Saat 10 civarı Brezilyalı arkadaşlarımız ile vedalaşıp SOHO'ya doğru yola koyuluyoruz. Yol üzerinde gözümüze bir Irish Pub ilişince Aklımıza Edinburgh'taki Irish Pub geliyor içeri bir bakalım diyoruz. Burası 3 katlı bir yer her katta ayrı bir müzik yapıyorlar. Biraz müzik dinleyip vakit geç olduğu için çok kalmadan evin yolunu tutuyoruz .


30 Aralık 4. Gün
Kahvaltının ardından alışveriş yapmak üzere merkeze iniyoruz. Alışverişte zaman kazanmak için Fatma ile ayrılıyoruz.


 
Gerçi benim gideceğim yer belli PRIMARK. Diğer mağazaların çoğu Türkiye'de var nasıl olsa . O yüzden kendim PRIMARK'ta kaybediyorum. Zaten indirim yapmışlar. 5 ile 15 pound arası değişen fiyatlarda çeşit çeşit elbiseler hırkalar alıyorum.





Alışverişin ardından Fatma ile National Portre Galeri de buluşuyoruz. İkimizde daha önce müzeyi gezmiş olduğumuz için bu kez hızlı bir tur yapıyoruz. Bir de arkadaşımız Ersin'in İsmail Acar tarafından yapılan portresi bir süredir burada sergileniyordu onu görmek istiyoruz. Ama bulamıyoruz çünkü  bir süre önce başka bir müzeye gitmiş.

Akşam üzeri buz pateni izlemek için Somerset House gidiyoruz. Somerset House Thames Nehri kıyısında neoklasik bir yapı. Burası normalde buz pisti değil aslında, kış gelince donduruyorlar.





Dil kursu döneminde gelmiştim ama bu halini çok merak ediyordum. Buz pistinin kenarında mis kokulu kahvemizi içerken Londra'da olmanın keyfini yaşıyoruz.


 
Yarın akşam yılbaşı o yani bugün High Barnet 'te son gecemiz. O yüzden akşam yemeğini evde ev sahibimiz Peter ile birlikte yiyeceğiz. Peter bize Fırında tavuk ve İtalyan usulü makarna yapmış. Yemekler oldukça lezzetli. Aslında oda için ödediğiniz fiyata kahvaltı ve akşam yemeği dahildi. Ama zamanımız kısıtlı ve ev ile merkez arası bir saat sürdüğü için günü bölmemek adına akşamları dışarıda yemeyi tercih ettik .

Yemekten sonra bir şeyler içip biraz müzik dinlemek için dışarı çıkıyoruz. İlk girdiğimiz mekan hoş ama müzik yok şansımızı meydandaki pubda denemeye karar veriyoruz. İyi ki de öyle yapmışız, girdiğimiz pubda bu akşam canlı müzik var. 

Burası mahallenin pubı olsa gerek. Herkes birbirini tanıyor, hatta sırayla sahneye çıkıyorlar. Kimi gitar çalıyor, kimi şarkı söylüyor. Bizde mahalleli olup onlarla birlikte şarkı söyleyip dans ediyoruz. Hatta gece yarısından sonra birisinin evinde devam etmeye karar verip bizi de davet ediyorlar. Bu kibar davetlerine teşekkür edip ayrılıyoruz pubdan.



31 Aralık 5. Gün Londra'da Yılbaşı 
Bugün  yılbaşı ve Londra'da son günümüz. 1 Ocak sabahı erken saatlerde Türkiye'ye dönüyoruz. Akşam Thames kenarındaki yılbaşı partisine kalmayı planlıyoruz. O sebeple bagajımızı havalimanına emanete bırakıp hiç eve dönmemeye, partiden sonra havalimanına gitmeye karar verdik. Fatma geçen yıldan tecrübeli, yılbaşı partisinin ardından belli bir saate kadar Metro çalışmıyormuş. Evle havalimanı arası uzak olduğundan 2 saat için eve gitmeye değmez diye düşündük.

Sabah kahvaltının ardından son bir kaç alacağımızı da High Barnet'ten aldıktan sonra evdekilerle vedalaşarak doğruca havalimanının gidip valizlerimizi emanete bırakıyoruz. Emanetin günlük ücreti 10 pound.


Bagajımızı emanete bıraktıktan sonra Hounslow'daki arkadaşlarımla vedalaşmak üzere yine Hasan ailesine uğruyoruz. Farah balayının devamı için İstabul'a gidiyor geç kaldıkları için onlarla ayaküstü vedalaşıp ayrılıyoruz. Suraiya bizim için cup cake yapmış. Her zaman ki gibi çok lezzetli, zaten Suraiya hamur işi konusunda çok başarılı ama tariflerini vermiyor. 


Merkeze vardığımızda neredeyse akşam üzeri. Biraz Covent Garden, Trafalgar Suqare da dolaştıktan sonra yemek yemek için bir yerler bakıyoruz. Ama yılbaşı olduğu için her yer çok kalabalık. Edinburgh'tan tadı damağımızda kalan steak yemeye karar veriyoruz. Steak Houselarda yer bulamayınca biz de publardan birine giriyoruz. Bu arada yılbaşı sebebiyle pubların büyük bir kısmına giriş ücretli ve belli bir saatten sonra da kapılar kapanıyor ve içeriye kimseyi almıyorlarmış.


Thames'in kenarında havai fişek gösterisi muhteşem
Yemeğin ardından Thames Nehrinin kıyısında yerimizi almak üzere yola koyuluyoruz. Buraya girişi de 7'den sonra kapatıyorlarmış. Ayrıca burada yiyecek ve içecek de satılmıyor. Yani gece boyunca ne yiyip içecekseniz yanınıza almanız gerekiyor. Girişler kapandıktan sonra çıkıp bir şey almanız mümkün değil.
 

Her yer cıvıl cıvıl, her milletten insan var ama çoğunluk turist tabi. Şansımıza hava çok güzel. Ilık bir Londra akşamı gecenin ilerleyen saatlerinde giyeriz diye yanımıza aldığımız yedek kıyafetlere bile gerek kalmıyor.
Gece boyunca DJ eşliğinde şarkı söyleyip dans ediyoruz. Saat 12'ye yaklaşınca Big Ben'den gelen çan sesiyle geriye sayım başlıyor. 

Ardından muhteşem havai fişek gösterisi. Yıllardır Londra'da yılbaşı haberleri yaparken kullandığım görüntünün içinde olmak çok hoş bir duygu.

Partinin ardından dağılırken biraz kalabalık oluyor ama izdiham boyutunda değil tabi.   




  
Biz buradan doğruca havalimanına gideceğimiz için hem metronun açılmasını bekliyoruz hemde biraz daha vakit geçirmek için Covent Garden'da hala eğlencenin devam ettiği publardan birisine giriyoruz. 
Covent Garden'dan Picadilly Line'nı kullanarak doğruca hava alanına gidiyoruz ama daha uçuşumuza neredeyse 4 saat var.




Bilet ve bagaj işlemlerinin ardından biraz da free shop'ta alışveriş yapıyoruz, ardından Londra'da son kahvemizi içerek iki Londra sever biraz hüzünle doğruca uçağımızın yolunu tutuyoruz. Başka bir zamanda yeniden bu şehirde olmayı dileyerek ayrılıyoruz Londra'dan.


Londrada görülecek yerler

Biz bu kısa geziye hepsini sığdıramamış olsak da Londra'nın gezilecek görülecek çok yeri var. Daha önceki ziyaretimden mutlaka görün diyebileceğim yerler

Mutlaka Görün 
Somerset House, Buckingham Palace, Richmond, St. Paul Katedrali, Soho, Covent Garden, Trafalgar Square, Camden Town, Notting Hill

 
Ücretsiz gezebileceğiniz müzeler 
Biritish Museum, Science Museum, Victoria and Albert Museum, Natural History Museum, National Gallery, Tate Modern, London Transport Museum, National Maritime Museum,


Ücretli gezebilecekleriniz
Madame Tussauds, London Eye, Tower of London, Tower Bridge, Sherlock Holmes Museum,



Londranın Parkları
Hyde Park, Regent's Park, Green Park, St. James Park, Greenwich Park, Kensington Gardens, Richmond Park