27 Şubat 2016 Cumartesi

Malta GOZO - COMİNO MALTA 8. GÜN


Kul plan yaparken tanrı gülermiş. Tam da bizim Gozo - Comino planımıza uygun bir söz oldu bu. Daha İstanbul'dan Malta gezisini planlarken küçük kardeşler Gozo ve Comino Adalarına gitmeyi pazartesiye, hemen programın başına koymuştum. Güya hoşumuza giderse bir kez daha gidecektik. Ancak gel gör ki gitmek tatilimizin 8. gününde nasip oldu. Hani biraz daha zorlasak gidemeden dönecektik.

St. Julian's'dan 222 numaralı otobüsle Cirkewwa feribot iskelesine gidip oradan da feribotla Gozo adasına Gozo'dan da küçük taksi kayıklarla Comino adasına geçilebiliyor. Her saat başı feribot varmış ve 20 dakika sürüyormuş. Maliyet yaklaşık 15 Euro gibi oluyor. Biz gidip gelmek kolay olsun diye Sliema'dan kalkan ve Gozo - Comino adalarını kapsayan turu birlikte 30 Euro'ya satın almıştık.  Aslında turun orijinalini 45 Euro'ya satıyorlar ama biz sıkı pazarlık ettik.

Hatta iki turu birlikte aldığımız için bize liman turunu da hediye ettiler. Cuma sabahı kahvaltının ardından Paceville inip tur şirketinin otobüsleri ile Sliema feribot iskelesine gittik. Elimizdeki biletlere göre kollarımıza renkli bantlar takıp bizi gemiye öyle aldılar. Meğer o bantlar kimin nereye gideceğini ayırt etmek içinmiş. Yol yaklaşık 1.5 - 2 saat sürüyor. Sıkılırım sanmıştım ama hem Malta'yı sahil boyunca görmek hem de çeşit çeşit milletten insanla yolculuk etmek eğlenceliydi doğrusu. 

Saat 12 gibi vardık Gozo Ada'sına. Bizi otobüslere bindirip Ada'da kısa bir tur yaptırdılar. Gozo sanki Malta'nın küçük bir kopyası gibi. Sarı taştan binaları, doğal güzellikleri tarihi dokusu ile Hollwood'da bir çok filme mekan olmuş.  Homeros'un Odysseia'da adı geçen Calipsso Adası'nın Gozo olduğu tahmin ediliyormuş.

Ada'da kısa turun ardından Gozo'da en çok görmek istediğim yerlerden birine Azur Window'a ulaştık. Burası rüzgarın ve suyun etkisi ile kendiliğinden oluşmuş. Doğa adeta kendisine bir pencere açmış. 

Game Of Thrones izleyenler hatırlayacak
1. sezonda Khal Drogo ve Dineris Targaryen burada evleniyorlar. Ben diziyi daha yeni izlemeye başladığım için mekan hemen tanıdık geldi. Burada yarım saat kadar serbest zaman verdiler o da ancak fotoğraf çekmeye yetti. 

Kayalıkların altına inip mavinin tonlarının oynaştığı sularda yüzenlere imrenerek baktım. Yine yan taraftaki mağaraya tekne turu yapıyorlarmış ona da katılamadık. Hepsi vakitsizlikten. Aslında her iki adaya da ayrı ayrı gelmek lazımmış. Buraya kadar gelip denize giremeden dönmek hiç olmadı doğrusu. 

Oysa dalış sevenler için Gozo özellikle tavsiye ediliyor. Dalmasam da şnorkel ile suyun altını bir görmek isterdim. Ve yine Malta dilinde dev anlamına gelen  5500 yıllık Ggantija Tapınakları benim gibi tapınak gezmeyi seven birisi için görülmesi gereken yerlerden biriydi. 


Azur Window'dan sonra Victoria merkezde bir saat yemek molası ve serbest zaman verdiler. Bende yemek niyetine maltalıların Pastizzi dedikleri milföy böreklerinden alıp bu zamanı şehri gezerek değerlendirdim. Pastizzi'nin sebzeli, kıymalı ve peynirli seçenekleri var. Peynirli olanı denedim tavsiye ederim. 


Gozo'da Victoria bölgesini gezerken gözüme ilk ilişen Astra Tiyatrosu oluyor. Biraz daha gidince pazar yeri gibi bir alan çıkıyor karşıma. Burada turistik ne ararsanız var. Malta balları ile ünlü ve en güzel ballarda Gozo Adası'nda bulunuyormuş. Malta'dan bal almak isterseniz aklınızda bulunsun.
Hızlıca pazar yerini dolaştıktan sonra istikamet Gozo Citadel yani Gozo Kalesi

Biz gittiğimizde kalede devam eden bir restorasyon vardı. Ortaçağdan kalan kale o dönemlerde adaya düzenlenen saldırılara karşı sığınak olarak yapılmış. 1600'lü yılların başına kadar geceleri ada halkının kalede kalması zorunluymuş. Bir rivayete göre kale adanın her tarafından görünüyormuş. 

Zaman sınırlı olunca kesinlikle dakikalar daha hızlı ilerliyor. 1 saat nasıl geçti hiç anlamadım bile. Gozo'dan Comino Adası'na gitmek için yeniden limana gittik. Feribot'la 15 dakika sürdü sürmedi adaya vardık. Vardık varmasına da hani burası ıssız bir adaydı? Bugün herkes sanki bizim gibi kalkıp buraya gelmiş. 



Comino adasının yüz ölçümü sadece 3.5 Kilometreymiş. Ben görmedim ama adada bir tane de otel varmış. Malta'nın bu adası da bir çok filme ev sahipliği yapmış. Burası için Blue Logoon da diyorlar. Hemen eşyalarımızı kıyıya bırakıp kendimizi suya attık ama kalabalık olduğu için eşyalar için edişe etmedik desem yalan olur. 


Kendini feda etmek Nilgün'e düştü o eşyaların yakınında yüzerken ben şnorkel ve paleti takıp karşı kıyıyı keşfe gittim. Yalnız bir havuz gibi sakin ve dingin duran bu billur sularda dikkatli olmanızı tavsiye ediyorum çünkü bir bölgede o kadar çok akıntı var ki bırak yüzmeyi yürürken bile zorlanıyorsunuz. Az daha kıyıya dönemiyordum. 


Bu arada Malta'ya gelmeden Comino adası ile ilgili bir arkadaşım ''sanki biskolata reklamında oynayan herkesi o adadan seçiyorlar'' demişti. Haksız da değilmiş, ben fazla bir şey söylemeyip yorumu size bırakıyorum :)
Saat 17.00 gibi adadan ayrılıp geldiğimiz teknelerle yaniden Sliema'ya döndük. Tur şirketinin otobüsleri herkesi istediği yerde bırakıyor biz de St. Julian's'da inip akşam için kendimize Gululu restoranda rezervasyon yaptırdık. 
Nilgün pek sıcak bakmıyor ama ben kararlıyım bu akşam Malta'nın meşhur yemeklerinden Stuf Fattal Fanek'i deneyeceğim. Böyle söyleyince daha havalı oluyor ama Fanek Malta dilinde tavşan demekmiş. 



Çocukken tavşan yemiştim ama tadını unutmuşum. Biraz tavuğa benziyor ama eti daha siyah. Ayrıca porsiyonu da bir kişi için oldukça büyük. Nilgün yemediği için bana çok fazla geldi. Gululu'nun iyi yaptığını söyledikleri için ben orada denedim. Belki farklı yerlerde daha değişik yapıyorlardır. 
Yeni lezzetlere açıksanız denemenizi tavsiye ederim.



Malta'da her akşam eğlence var ama Cuma akşamları hafta sonu için Sicilya'dan ve diğer Avrupa ülkelerinden gelenler de eklenince her yer çok kalabalık oluyor. Genellikle hafta sonu için mekanlarda canlı müzik, dans geceleri ve özel eğlenceler organize ediliyor. 






20 Şubat 2016 Cumartesi

Malta Şehir Turu ve Sliema 3 Eylül 2015 7. Gün


Malta'da 7. günümüze Gozo ve Comio adalarına gitme niyetiyle uyandık. Hemen kahvaltımızı edip evden çıktık ancak buluşma yerine gidene kadar gökyüzünü bir bulut kapladı. Neyse bir Sliema'ya gidelim orada karar veririz diye yola koyulduk. Turu düzenleyen şirketteki görevli arkadaş yağmur yağabilir madem gününüz var isterseniz erteleyin deyince bize de mantıklı geldi. Eee hadi o zaman otobüsle tur yapalım hoşumuza giden bir plajda ineriz dedik. Deniz niyetiyle yola çıktığımız için kuzeye giden otobüsü tercih ettik. 

Otobüsün üst katına kurulup kulaklıklarımız taktık. 16 ayrı dilde anlatım yapıyorlar ama bunlarda biri Türkçe değil maalesef. Bu otobüslerle istediğiniz yerde inip gezdikten sonra bir sonrakine binerek gün boyu tur yapabiliyorsunuz. Biz hiç bir durakta inmedik yaklaşık 2 saat sürdü. Gezerken bir taraftan fotoğraf çekip bir taraftan not almak zor oluyor elbette. O yüzden bol bol fotoğraf çekmeyi tercih ettim bende. 


Bizim Mardin'i andıran sarı taştan binaları ve renga renk cumbaları ile klasik Malta evleri. 

Florian şehrinden geçerken görüntülediğim bu anıt Malta'nın Bağımsızlık Anıtı. 1989 yılında  adanın İngiliz Yönetiminden ayrılışının 25. yıl dönümünde dikilmiş. 1964 yılına dek ülkeyi ingilizler yönetiyormuş.



Rabat şehrinin girişindeki merhba kelimesi ile Malta'da bir çok şehrin girişinde karşılaştık. Bizim Türkçedeki merhaba kelimesinin yazılışına çok benzeyen merhba Malta dilinde hoş geldiniz demekmiş.

Ve Mdina şehrinin surların dışından görünüşü. 



Aklımızda deniz olduğu için kuzeye giden otobüsü tercih etmiştik ama aslında bu güzergah daha çok adanın bizim gezmiş olduğumuz kısımlarını kapsıyormuş. Tur boyunca görmediğimiz bir kaç yer vardı sadece. Aslında güneyi gezen otobüsü tercih etmiş olsak daha doğru bir karar vermiş olurmuşuz.  


Malta'da 365 tane yani yılın her günü için bir kilise olduğunu söylemiştim. Ama tur sırasında Mgarr'dan geçerken görüntülediğim Mgarr Kilisesi yada Santa Maria Asunta hakkında biraz bilgi edinmek için internete bakınca gördüğüme inanamadım. Malta'da toplam 577 tane ibadet edilecek mekan varmış. Adanın nüfusunun 400 bin olduğu düşünülürse bu oldukça şaşırtıcı. Bana inanmıyorsanız işte ispatı www.quddies.com.mt/churches
Şehir turunun ardından deniz için Sliema'da karar kıldık. Meğer mutluluğu boşuna uzaklarda arıyormuşuz. Sliema'da ulaşabildiğiniz her yerden denize girebiliyorsunuz. Yok bizim gibi konfor özlemişseniz ücret karşılığı Surfside Beach'in plajından da yararlanabilirsiniz. Ayrıca buranın yemeklerini de tavsiye ederim. 


Malta'dan yapmadan dönmeyin diyeceğim şeylerden biri de akşam üzeri Sliema'dan St. Julian's'a yürümeniz. Tabi tersini de yapabilirsiniz. Siz sıcaktan yürümekte bile zorlanırken akşam sporunu yapmak üzere dışarı çıkmış Maltalıların koşarak yanınızdan geçtiğini göreceksiniz hiç şaşırmayın. Ve ayrıca yürürken hiç acele etmeyin, fırsat bulduğunuz her yerde durun manzaranın tadını çıkartın. 


Yol üzerindeki dondurmacılardan birisinden kendinize bir dondurma ısmarlayın, aşk anıtında fotoğraf çektirin.












Son olarak bu da yol üzerindeki restoranlardan birinin menüsü. Seyahatimiz boyunca yeni tatlara meraklı olan ben Malta mutfağından bir kaç bir şey denedim. Ama menüdeki ilk iki yemeği benim bile  görmek isteyeceğimi sanmıyorum.






18 Şubat 2016 Perşembe

Malta Mellieha 2 Eylül 2015 6. Gün

Tatil için Malta'yı seçerken niyetmiz bir taşla iki kuş yakalamaktı. Yani hem yeni bir ülkeyi ziyaret edecek hem de sezonu deniz ile kapatacaktık. O yüzden adadaki 6. günümüzde biraz deniz ve güneş yapmaya karar verdik. Deniz için adanın kuzeyine Mellieha körfezine gidiyoruz. Mellieha'ya gitmek için San Gulian'dan Cirkewwa feribot iskelesine giden 222 numaralı otobüsü kullanıyoruz. Not almamışım ama yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 35-40 dakika sürdü otobüs yolculuğumuz.

Malta'ya gelirken niyetiniz bol bol deniz güneş ise sanırım adanın kuzeyinden bir otel seçmek daha doğru olur. Çünkü adanın en popüler kum plajları bu bölgede yer alıyor. Biz de Maltay'ya geldiğimizden beri ilk kez kum plaj, şezlong ve şemsiye görmenin mutluluğu içindeyiz.  


Plaj boyunca bir bir sürü tesis var. Evinde konakladığımız Monica'nın tavsiyesi ile biz Munchies adlı tesisi tercih ettik. Körfezin Cirkewwa istikametinde en sonda yer alıyor. Tam gün 2 şezlong ve 1 şemsiye için 12 Euro ödedik. Fiyatlar kalacağınız saate göre değişiyor. 

Mellieha'da su muhteşem pırıl pırıl, tek kusuru, biraz sığ olması. Tıpkı Kıbrıs'taki gibi yüzebilmek için epey yürümek gerekiyor. Malta'ya geldiğimizden beri ilk kez bu gün denizin oyduk diyebilirim. Bol bol yüzüp güneşlendik. 

Plajdan görünen Red Tower ya da Saint Agatha's Towerplajdan görüntülemekle yetindik. Kule 1600'lü yılların ortasında gözetleme kulesi olarak yapılmış. Kuleyi ziyaret etmek isterseniz ziyaret saatlerini kontrol etmenizi öneririm. Yaz ve kış ziyaret saatleri farklıymış.
 

 
Bugün yine Malta'ya özgü bir lezzet deneyelim dedik hem plajda yemeğe de uygun. Ftira, bir çeşit ton balıklı sandviç gayet de doyurucu. Çok iştahlı değilseniz iki kişi rahatlıkla paylaşabilir. 

Hazır buraya kadar gelmişken akşam üzeri Popeye  Village'de ziyaret edelim dedik. Gitmeden de plaj görevlisiyle erken dönersek şemsiye ve şezlongumuzu tekrar kullanmak üzere anlaştık. Popeye Village Temel Reis filminin seti ama maalesef gitmek kısmet olmadı. Her çarşamba mı bilmiyorum ama bizim gittiğimiz çarşamba kapalıymış. Biz de tekrar plaja dönüp bugünü kendimize deniz günü ilan ettik. 



Akşam ise Paceville'de gittiğimiz barda bizim için bir sürpriz vardı. Kaydetmek son anda aklıma geldiği için sadece sonunu kaydetmiş oldum.

   
Malta maceramız devam edecek....