20 Şubat 2015 Cuma

ARUSHA'DA SAFARİ - ARUSHA NATIONAL PARK




Arusha'da yağmurlu bir güne uyanıyoruz bu sabah. Gece başlayan yağmur hala sakin sakin yağmaya devam ediyor. Kahvaltının ardından erkenden yola koyuluyoruz. Rehberimiz Ali Serengeti'ye giderken uğradığımız hediyelik eşya satan dükkana götürüyor bir kez daha bizi. Akılda kalan incik boncuk ne varsa alıyoruz. Alınacaklar tam olunca koyuluyoruz yola. 

Sabah erken olduğu için sokaklar yine renga renk. Herkes bir yerlere gidiyor. Arusha Tanzanya'nın en kalabalık ve en çok turist çeken şehirlerinden birisiymiş.


Cipin camından elimizi uzatıp fotoğraf çekerken Jeff uyarıyor ''makinelere, telefonlara dikkat edin''. Burası da biraz Daruselam gibiymiş elinizden alıp gidebilirlermiş.

Fotoğraflarken fark etmemiştim ama daha sonra fotoğraf seçerken dikkatimi çekti bu Masai. Yöresel kıyafetleri, belinde bıçağı elinde sopası ama bıçağının yanındaki cep telefonu ve son moda güneş gözlüğüyle o da çağa ayak uydurmuş artık.

Bugün son safarimizi Arusha'da Meru bölgesinde yapacağız. Burası adını Meru yanardağından almış. Ayrıca yine adını yanardağdan alan Meru kabilesi de bu bölgede yaşıyormuş.

 
Öğle vaktini biraz geçe Ngongongare Kapısı'ndan giriyoruz Arusha Milli Parkı'na.  Öğle yemeği niyetine üç gündür aynı olan kumanyalarımızdan bir iki bir şey yedikten sonra başlıyoruz safariye. 



Park göz alabildiğine yeşil. Yol kenarını kaplayan ağaçlardan zaman zaman gök yüzünü bile göremiyoruz. Sanki yağmur ormanlarında yolculuk eder gibiyiz. Ağaçlar bol ve sık olunca vahşi hayvan görmemiz de biraz zor oluyor tabi bir kaç çeşit maymun görebiliyoruz ancak. 



Yeşilliğin içinden tırmanarak seyir tepesine varınca aşağıdaki düzlük adeta bir göl gibi görünüyor. Dürbünle bakınca anlıyoruz aslında görünenin göl değil de orman olduğunu. Tepede gözlerimizi yeşile doyurup fotoğraf çektikten sonra bu kez araçlarımıza binip inişe geçiyoruz yeniden. 

Alışmışız safari boyunca vahşi hayvan görmeye, gözlerimiz aranıyor hep. Kaç gündür görmekten artık vahşi hayvandan bile saymadığımız antilop ve zebraları bile özler olduk bugün. 

Nihayet ağaçlar biraz seyrelip zemin de biraz düzleşince otlayan zebralar ve zürafaları görmek mümkün oluyor. Ağaçlık ya belki fil de görürüz diyoruz ama boşuna arıyor gözlerimiz Afrika'nın büyüklerini. Ayrılmadan önce size bir sürprizim var diyor Jeff ve bizi parkın içinde flamingoların kendilerine yuva edindiği Big Momella Gölü'ne götürüyor. Gördüğümüz manzara bizi şaşkına çeviriyor. 


Pembe flamingolardan sınırı olan koca bir göl canlandırın gözünüzde sanki flamingo cennetinde gibiyiz. O kadar narin ve güzel görünüyorlar ki, ne izlemekten ne fotoğraf çekmekten bıkıyor insan. 

Bugün son safarimiz olması sebebiyle park çıkışında Jeff'e veda ederek ayrılıyoruz. Burada bizi bekleyen minibüslerle Kilimanjaro bölgesine gideceğiz. O kadar valizle iki minibüse sığmakta oldukça zorlanıyoruz elbet. Yaklaşık iki saat alıyor Arusha'dan Kilimanjero'ya varmamız.


Burada da yine iki ayrı otelde konaklıyoruz. Bizim kaldığımız otel Ameg Lodge, bahçe içinde hoş bir otel aslında. Ama bizim beğenimiz dün konakladığımız otel yüzüden oldukça yüksek olduğu için biraz vasat görünüyor bize. Hep olduğu gibi yine yataklarımız sivri sineğe karşı cibinlikli. 


Gerçi ortada görünen her hangi bir sivri sinek yoktu ama tam bu sırada ortaya çıkan kara fatma benzeri bir böcek beni yerimden fırlatınca yemeğe giderken Gülden'le odamızı tedbir olsun diye ilaçlamak zorunda kaldık. 

Akşam yemeği açık büfe ve hint mutfağıydı ve oldukça da lezzetliydi. Yemeğin ardından personel restoranın 11 de kapanacağını söyleyince mecbur odalarımıza çekiliyoruz. Yarın Kilimanjero ile randevumuz var.  

3 yorum: