4 Mart 2014 Salı

MEKKE 29 Ocak - 5 Şubat 2014


Medine'de sabah kahvaltının ardından hazırlıklar başlıyor. Valizler toplanıyor, ihramlar giyiliyor kutsal yolculuğa hazırız. Saat 11'de yola çıkmayı planlıyoruz ama, önce otobüsümüz geç kalıyor ardından aramızdan birisinin eksik olduğunu fark etmemiz üzerine ancak saat 14.00 gibi üstelik iki eksikle çıkıyoruz Mekke yoluna. 


Medine'den çıktıktan  yaklaşık 15 dakika sonra Mikat sınırına geliyoruz. Mikat sınırı demek hac ve umre ibadetini yapacak olanların niyet edecekleri yerler demek. Umreye niyet ederken önce 2 rekat namaz kılınıyor, ardından da niyet ederek telbiye getiriliyor.




Biz de namazlarımızı kılıp hocamız ile birlikte niyet ediyoruz. Artık ihramlıyız. İhramla birlikte normal yaşantınızın içinde olan bir takım şeyleri kendinize haram kılıyorsunuz ve bu süre zarfında bunları yapmıyorsunuz. İhramlı olmak hiç de kolay değil yani. 
 

Hicret yolunu takip ederek yol alıyoruz Mekke'ye doğru. Yol boyunca sağlı sollu çöl manzarası yer alıyor. Ara ara deve kervanları çıkıyor karşımıza. Mekke'ye yaklaştıkça içimizdeki heyecan artıyor. Yaklaşık 6 saat sonra, akşam 8 gibi varıyoruz Mekke'deki otelimize.



KABE'Yİ İLK GÖRÜNCE YAPILAN DUALAR KABUL OLURMUŞ

Hemen odalara yerleşip hızlıca bir şeyler yedikten sonra doğruca Mescidi Haram'ın yolunu tutuyoruz. Gece saat 11 ama Mescidi Haram'da zaman diye bir kavram yok. Hac mevsimi olmamasına rağmen her yer çok kalabalık sanki gündüzün herhangi bir saati gibi. Umre Hocamız ''ben size bakın deyinceye kadar bakmayın, başınız önde yürüyün, ben söyleyince bakın ve dua edin, çünkü Kabe'yi ilk görünce yapılan dualar kabul olur'' diyor. 
 
Başımız önde nefeslerimizi tutarak ilerliyoruz Kabe'ye doğru. Her adımda kalp çarpıntım biraz daha artıyor. Sanki gümbürtüsünü herkes duyuyor gibi geliyor bana. Nihayet '' tamam bakın'' diyor hocamız. Ve işte o kutsal yapı Beytullah tam karşımda, sanki kalbim duracak gibi. Tuhaf, tarifi mümkün olmayan bir his içerisinde, gözlerimi Kabe'den alamadan dualar dökülüyor dilimden. Duanın ardından Kabe'nin etrafında tavafa başlıyoruz. Kabe'nin etrafında her bir tura şavt deniyor ve 7 şavt bir tavaf yapıyor. 

Tavafı tamamladıktan sonra 2 rekat Tavaf namazı kılarak Safa ve Merve'nın yolunu tutuyoruz. 


Burada da Safa ve Merve arasında 7 kez gidip gelmek gerekiyor. Buna Sa'y deniyor. Sa'y Safa'dan başlayıp Merve'de son buluyor. Sa'y'ın  sonunda  Merve'de duamızı yaptıktan sonra Umre'mizi tamamlamış oluyoruz ama ihramdan çıkmak için kadınların saçlarından küçük bir tutam kesmeleri erkeklerin ise traş olmaları gerekiyor.


Kabe'nin insanı kendine çeken tuhaf bir enerjisi var. İnsan hep onun etrafında, yakınında  olmak istiyor. Zaten öyle olmasa sanırım bunca insan burada bulunmazdı.

Medine ne kadar düz ve havası hoş bir şehirse Mekke aksine tepeler üzerine kurulu Şubat başına rağmen oldukça sıcak bir şehir. Gerçi tepeleri ancak Mescidi Haram'ı saran otellerin arka tarafına geçince görebiliyorsunuz. Bu arada bu fotoğrafta da gördüğünüz gibi Zemzem Tower Mekke'nin bir çok yerinden görünüyor.

 
Bu yolculuğa çıkmadan önce okuduğum kitaplarda gördüğüm resimlere göre eski Mekke şehri Kabe'nin etrafında küçük bir bölgeymiş. Bugün Kabe'nin etrafında eskiye ait hiç bir şey yok, yıkıp yerine gökdelen oteller yapmışlar. Hala da şehrin dışında iş makineleri çalışmaya dağları yerle bir etmeye devam ediyor.


ECYAD KALESİ YERİNE ZEMZEM TOWER
Bugün Kabe'yi bile gölgede bırakan ZemZem Tower'ın yerinde bir zamanlar Ecyad Kalesi varmış. Osmanlı döneminde Kabe'yi asi kabilelere karşı savunmak amacı ile yapılmış imiş bu kale. Suudi Krallığı 2002 yılında Ecyad Kalesini yıkıp yerine ZemZem Tower'ı kondurmuş. ZemZem Tower'ın hemen yanında Hilton Oteli yer alıyor. Burası da
Hz. Muhammed'in en yakınında yer alan
Hz. Hatice'den sonra ilk müslüman olan
Hz. Ebu Bekir'in eviymiş o dönemde. Bunları görünce içi burkuluyor insanın, yüreği acıyor. Eskiye ait bir tek Kabe kalmış yerinde ona da müdahaleye cesaret edememişler sanıyorum.

KABE'NİN İNSANI ÇEKEN TUHAF BİR ENERJİSİ VAR

Mekke'de insan vaktin büyük bir kısmını ibadet ile geçiriyor. Gerçi buraya geliş amacımız da o zaten. Günün hangi saatinde gelirseniz gelin burası hep kalabalık. Her milletten insan aynı duygu seli içinde yörüngeye girmiş akıyor akıyor. Tavaf insana inanılmaz bir haz veriyor. Hep Kabe'ye yaklaşmak, dokunmak, dua etmek istiyorsunuz. İşte tam o an onca kalabalığa rağmen önünüz açılıyor ve Kabe'ye doğru çekiliyorsunuz. Bir kere dokundunuz mu ayrılmak istemiyorsunuz.


MEKKE'DE  ''CUMA'' AYRI BİR GÜZEL
Kahvaltının ardında doğruca Mescid-i Haram'ın yolunu tutuyoruz. Saat daha 10 bile değil ama cami tıklım tıklım. Cuma burada resmi tatil olduğu için civar yerlerden de Cuma Namazı için Mesci-i Haram'a geliyorlarmış. Mescid-i Haram'da yapılan ibadetlerin sevabı bire yüz binmiş. İslamiyete göre üç mescidte ibadet etmek makbulmüş. Bunlar sırayla Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa imiş.



Mekke'de 5. günümüzde öğleden sonra Kabe'den biraz uzaklaşıp islamiyete ve peygamberimizin hayatına dair birkaç yeri ziyaret ediyoruz. İlk durağımız Hz. Muhammed'i müşriklerden gizleyen Sevr Mağarası'nın bulunduğu Sevr Dağı. 
Hz. Muhammed Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında Hz. Ebu Bekir ile bu mağarada gizlenmiş. Kureyş müşrikleri peşlerinden mağaranın girişine kadar gelmişler. Ancak bu sırada mağaranın ağzına bir örümcek ağ örmüş, hemen yanı başında ise yumurtaları ile birlikte iki güvercin yuvada oturmaktaymış. Bunun üzerine müşrikler kendilerinden önce buraya kimsenin gelmemiş olduğunu düşünerek oradan ayrılmışlar.


Tepeye tırmanmak yaklaşık 1.5 saat sürüyormuş. Buraya öğle saatinde tırmanmak mümkün olmayacağından biz ancak dağın eteklerinden fotoğraflamakla yetiniyoruz.

 

ARAFAT'TA AF DİLEYİN
Bir sonraki durağımız Cebelü’r-rahme (Rahmet Dağı) adıyla da bilinen Arafat. Haccın en büyük rükünlerinden vakfenin yapıldığı, edilen duaların kabul olduğu dağ.



 
Yasak meyveyi yedikleri için cennetten kovulan Adem ile Havva yıllar süren ayrılıktan sonra burada buluşur. İbrahim Peygamber Cebrail ile görüşüp haccın rükünlerini burada öğrenir. Hz. Muhammed ölümünden önce veda hutbesini son haccı sırasında Arafat'ta yapar. Tüm bunlardan olsa gerek Arafat'ın da Kabe'nin enerjisine benzer bir enerji alanı var .

Arafat'a çıkmak çok kolay çünkü dağa merdiven yapmışlar. Tepeye varınca burada Adem ile Havva'nın buluştuğu noktayı simgeleyen taşı koklamanızı tavsiye ederim. Burası da tuhaf bir şekilde aynen Uhud Dağı'ındaki mağara gibi kokuyor. Aklıma gelmişken Arafat mikat sınırı dışında bulunuyor yani isterseniz burada yeniden niyetlenip bir Umre daha yapabilirsiniz biz öyle yaptık.

Arafat'tan inip Müzdelife'nin yolunu tutuyoruz. Ancak Hac mevsimi olmadığı için buralar kapalı. Hac dönemi arefe günü Arafat'ta vakfe yapıp gün boyu af dileyip dua eden hacılar peygamberimizin de yaptığı gibi bu kez hava kararırken Müzdelifenin yolunu tutarmış. 

Hocamızın söylediğine göre her ülkenin belli bölgesi ve çadırları varmış. Hacılar kendi çadırlarında toplanır, burada sabaha kadar vakfe yaparlarmış. Bu arada vakfe, durmak beklemek demekmiş. Müzdelife'de sabahlayan hacılar topladıkları taşlarla bu kez Mina'ya gelir ve şeytanı temsil eden üç sütunu taşlarlarmış. Yine burası da kapalı olduğu için biz sadece uzaktan fotoğraflayabiliyoruz.

Şeytan taşlama Hz. İbrahim'den günümüze kadar ulaşmış bir ibadet şekli. Rivayete göre Hz. İbrahim, bir imtihan olarak Allah'ın emri ile oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürürken şeytan önlerine çıkar. Babalık sevgisini kullanarak Hz. İbrahim'i bu işten vaz geçirmeye çalışır. Başaramayınca bu kez Hz. İsmail'e musallat olur. Allah'ın emrini babasının yanlış anladığını, emre boyun eğmemesini fısıldayarak vazgeçirmeye çalışır. Hz. İsmail ona aldırış etmeyince bu kez Hz. Hacerin analığını kullanarak onu kandırmaya çalışır. O da olmaz. Hz. İbrahim şeytanı kendilerinden uzaklaştırmak için yedi tane taş atar. İşte hac mevsiminde yapılan şeytan taşlama ibadeti bu olayın hatırlanması ve yeniden yaşanması imiş.

YARADAN RABBİNİN ADIYLA OKU
Nur Dağındaki Hira Mağarasına çıkmak 45 dakika sürüyormuş. Hadi dedik ama gruptan kimseyi ikna edemeyince yine uzaktan görüntülemekle yetindik. Oku dedi Cebrail
Hz. Muhammed'e ilk vahiyede, oku yaradan rabbinin adıyla oku. Hira Mağarası Peygamberimiz Hz. Muhammed'in inzivaya çekildiği ve Kur'an'ın ilk ayetlerinin indiği yer.
Sanıyorum o yüzden olsa gerek Nur Dağı'nın da tıpkı Kabe ve Arafat gibi taa dağın eteklerine ulaşan bir enerji alanı var.

Dönüş yolunda Cenetül Mualla'yı görüyoruz. Cennetül Mualla geçmişi islamiyetten önceye dayanan Mekke mezarlığı. Burada peygamberimizin eşlerinden Hz. Hatice, dedesi Abdülmuttallip, amcası Ebu Talip ve oğullarının kabirleri de bulunuyor. Bugün Hac yada Umre yaparken hayatını kaybeden tüm müslümanlar bu mezarlığa gömülüyor. Mekkenin eski fotoğraflarında Osmanlının buradaki mezarların bir kısmına yaptığı türbeleri görmek mümkün olsa da bugün Suud Krallığı onları da yıkarak tıpkı Medine'deki gibi düz mezarlar haline getirmiş.




Cenetül Mualla'nın hemen yanında Cin Mescidi yer alıyor. Bugün Cin Mescidi'nin bulunduğu yerde Hz. Muhammed ibadet ederken cinlerin geldiği ve burada kendisine iman ettiği bunun üzerine sahabelerin buraya bir mescit inşa ettiği söyleniyor. (Soldaki resim)

Yolumuzun üzerindeki bir diğer mescit ise Şecere Mescidi. Şecere arapçada ağaç demekmiş. Peygamberimiz islamiyeti yaymaya çalışırken ona inanmayanlar bir mucize göstermesini isterler. Bunun üzerine Hz. Muhammed bugün bu mescidin bulunduğu yerdeki bir ağaca işaret eder ve ağaç köklerini sökerek ona doğru gelir peygamberliğini tasdik eder. Bu ağaç yıllarca orada kalır ancak ağaç kuruyunca yerine bir mescit inşa edilir ve adına da Şecere Mescidi denir. 




Akşam saatlerinde varıyoruz Mescidi Haram'a. Daha namaz vaktine var ama mescidin etrafı şimdiden dolmuş. Arafat'ta Umre niyeti yaptığımız için tavaf yapacağız ama namaz saatlerinde Kabe'nin etrafından ve ön saflardan kadınları uzaklaştırdıkları için namaz vaktinin geçmesini bekliyor Tavaf ve Sa'y'ımız ondan sonra yapıyoruz.


Bugün Mekke'de 6. ve son günümüz. Sabah eşe dosta birkaç ufak hediye aldıktan sonra yine öğle namazının ardından bu kez Hudeybiye'ye doğru yola çıkıyoruz. Hem Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı yeri göreceğiz hem de yine mikat sınırı dışına çıkacağımız için Umre niyeti yapacağız. O zamanlarda böylemiydi bilinmez ama anlaşmanın yapıldığı yer çölün tam ortasında bugün. 

Hava o kadar sıcak ki burada yazı hayal bile edemiyorum. Yol boyunca ara ara su kemerleri çeşmeler dikkatimi çekiyor. Çoğu Osmanlı döneminden kalmış. Ama bugün artık kullanılmıyor.


DEVE SÜTÜ BİLE İÇTİK
Hudeybiye yolu üzerinde sağlı sollu dikkat çeken bir başka şey ise deve çiftlikleri. Çiftlik dedimse öyle büyük besi çiftlikleri gelmesin gözünüzün öününe. 15-50 deve ancak var her çiftlikte. 

Bunların birisinde durup deve sütünün tadına bakıyoruz. Meraktan sağlıklımı değilmi aklınıza bile gelmiyor. Hemen orada sağıyor ve içiyorsunuz. Zaten deve sütü ısıtılmazmış ve çok çabuk bozulurmuş. 


                                                  


PETROL SUDAN UCUZ
Mekke'de son Umremizi yaptıktan sonra gece saat 2 gibi Cidde Havalimanı'na gitmek üzere otelimizden ayrılıyoruz. Şoförümüz yolda yakıt alıyor 24 litre için 15 Riyal yani yaklaşık 6.5 - 7 Türk Lirası verdiğini görünce çok şaşırıyorum. Gerçekten burada petrol sudan ucuz. Türkiyede 24 Litre su bile bundan daha pahalı.

Gidişimiz gibi dönüşümüz de Saudi Airlines ile. Uçuştan saatler önce havalimanındayız ama uçuşa 2 saat kalana kadar kontuar açmıyorlar. Haa bir de buralarda sıra falan yok. Gerçi biz türkler kontuar önünde kendimiz sıra yapıyoruz ama güvenlikten geçerken sıra falan kalmıyor. Uçağa bindiniz elinizdeki koltuk numaraları var ama onu da ciddiye almayın. İstediğiniz yere oturun diyor host iyi de bu numaraları neden verdiniz diyecek oluyorum, Numara yok haci diyor.  Bu arada ianmıyacaksınız ama tam vaktinde uçmayı başarıyoruz.



Cidde havalimanından havalanır havalanmaz Kızıl Deniz bütün ihtişamıyla çıkıyor karşımıza. Ben makineyi alıp çekene  kadar biraz kaçırıyorum ama sanki bu kadar metreden bile denizin dibi görünüyor gibi. 


Dönüş yolculuğumuz da gidiş gibi tam üç saat sürüyor. Yarım hacı olarak dönüyoruz evlerimize. 

BİR KAÇ UFAK NOT 
Kadınsanız ve 45 yaşından küçükseniz Suudi Arabistana tek başınıza gidemiyorsunuz.
Umre yada Hac dışında Suudi arabistan vizesi alabilmeniz için orada ikamet eden birisinin sizi davet etmesi gerekiyor. Turist Olarak gidiyorum diye gidemiyorsunuz yani.
Müslüman değilseniz Mekke'ye giremiyorsunuz.
Hac yada Umre yapıyorsunuz hastalandınız diyelim, diyanetin verdiği kimlikle gidip Suudi Arabistan hastanelerinde hiç bir ücret ödemenden muayene olabiliyorsunuz.
Yine kadın olarak Suudi Arabistan sınırları içinde tesettürlü olmanız gerekiyor.
Arabistan'da Türk Lirası da kullanılıyor. Ama kuru biraz düşük hesaplıyorlar. O yüzden gitmeden Türkiye'den almanızı öneririm. 

2 yorum:

  1. Esra Ayazoğlu4 Mart 2014 07:01

    Baharcım, o kadar güzel anlattın ki her detayını yaşadığımı hissettim. Kalemine sağlık arkadaşım:))

    YanıtlaSil
  2. Mekke ve Medine'ye de gitmişsin ya .....

    YanıtlaSil