26 Temmuz 2013 Cuma

GÜNEYDOĞU 4. GÜN MARDİN



Bugün Mezopotamya'nın bereketli topraklarında gezimizin son günü. Son durak ise dantel dantel örülmüş evleriyle Mardin. Burada da gezilecek görülecek o kadar çok şey var ki. Ancak zaman kısıtlı ve seçmek zorundayız. Mardin'e doğru yol alırken İsa’dan sonra 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı oluyor ilk durağımız.


Muhteşem bir mimariye sahip olan manastır, milattan önce güneş tapınağı olarak kullanılıyormuş. Romalılar döneminde bir süre kale olarak da kullanılmış. Romalılar bölgeden çekilince de manastıra dönüştürülmüş. Manastır adını etrafında yetişen safran bitkisinden almış. Süryaniler için büyük önem taşıyan manastır, dünyanın dört bir tarafından gelen süryanilerce dua ve bereket için ziyaret ediliyormuş.






Manastır ibadete açık ve burada yaşayan insanlar olduğu için kendi başımıza gezemiyoruz. Manastırın rehberiyle gezmemiz gerekiyor. Biz de rehberimiz beklerken Mardin'e özgü tarçınlı badem şekeri eşliğinde kakuleli kahvemizi içiyoruz.




 
Kahvenin ardından manastırı geziyoruz. Yandaki fotoğrafta 3. resim güneş tapınağı.
Bu yapının sıkıştırma taş usulu ile yapıldığına dikkat çekiyor rehberimiz. Yani hiç harç kullanılmamış. Bölgede ilk matbaa da yine 1876 yılında bu manastıra getirilir (1.resim) ve bu matbaa 1969 yılına kadar kullanılır. 
Deyrulzafaran Manastırı
Manastırdan sonraki durağımız Kasımıye Medresesi. Medresenin yapımına Artuklular
döneminde başlamış, ancak Moğol saldırılarıyla yapımı yarım kalmış. Medrese Akkoyunlu Sultanı Kasım İbn Cihangir tarafından tamamlanmış. Burada hem dini hemde bilimsel eğitim verilirmiş. Rivayete göre Kasım Paşa burada öldürülmüş. Kız kardeşi paşanın kanlı gömleğini savurunca kanı duvarlara sıçramış. Avluda, duvar ıslanınca ortaya çıkan kırmızı lekeler ise bu kan izleriymiş. 






Sibernetik alanın en büyük dahisi ünlü bilim insanı El Cezeri'nin en önemli eseri Su Saati de burada bulunuyor (sağda).








Medresenin avlusunda bulunan havuz ise tasavvufi bir betimlemeyi temsil ediyormuş. Suyun akışı ile doğumdan ölüme kadar insan hayatı ve sonrası simgelenmiş. Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk olgunluğu ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil ediyormuş. Daha sonra bu su kanallarla toprağa karışarak topraktan yeniden doğuşu simgeliyormuş.

Kasımıye Medresesi Hayat Havuzu'nun Başlangıcı

İşte Mardin merkezdeyiz artık. Bu gezide dikkat ettim her şehirde bir ulu cami var. Bu kez de Mardin Ulu Cami'deyiz.
 
 
Artuklu mimarisinin izlerini taşıyan Ulu Cami Mardin'deki en eski camiymiş. Caminin Selçuklular döneminde inşa edildiği ancak son halini Artuklular döneminde aldığı tahmin ediliyor. Bu caminin minaresi de Hasankeyf'teki Er Rızık Cami gibi dilimli kubbe şeklinde yapılmış. Caminin daha önce 2 minaresi varmış. Minarelerden birisi 1885 yılında depremde yıkılmış.

Mardin Ulu Cami ile ilgili birde tılsımlı zincir efsanesi anlattı rehberimiz. Bölgede evler taştan olduğu için yılan ve akrep çok olurmuş. Bunların ısırmasını engellemek için ulemalar toplanıp bir zincirin üzerine tılsım yazarlar ve bunu 2 minare arasına bağlarlar. Rivayete göre depremde minare yıkıldığı için akrep tılsımı etkisini kaybetmiş. Ama yılan tılsımı olduğu için Mardin de yılan sokmasına rastlanmıyormuş.




Camiden sonra 14.30'a kadar serbest zaman veriyor rehberimiz. Daha önce gelen bir grup arkadaş kafelerde oturup keyif yaparak tadını çıkartmaya karar veriyor Mardin'in. Ben ve benim gibi ilk kez gelenler ise bu kısa zamanda ne kadar gezersem ne görürsem o kar diye sokaklara atıyoruz kendimizi.


Önce bakırcılar çarşısında buluyoruz kendimizi. Mezopotamya topraklarında dilden dile gelen Şahmeran hikayeleri burada el emeği göz nuru olmuş. Bakıra, tablolara işlenmiş. ( Bir ara efsaneler başlığı altında yazdığım kısımda Şahmeran'ın hikayesini de anlatırım.) Dedim ya vakit dar koşar adım çarşıyı gezdikten sonra Mardin sokaklarını görmek istiyorum. Ancak şansız bir dönem seçmişiz her yerde inşaat var, bütün sokak ağızlarını kırmışlar. Geçmek mümkün değil, şöyle aradan bakmakla yetiniyorum. 

 

Madem vakit var o zaman Mardin Müzesi'ni de görelim diyoruz. Zaten buluşma noktamıza çok yakın. Yol üzerinden aceleyle Refik Usta (yine rehberimizin önerisi) dürüm yiyip hatta bir de üstüne alış veriş yapıyoruz. Kendimize sabun, badem şekerleri bile alıyoruz. 






Mardin Müzesi Cumhuriyet Meydanı'nda. Mardin'in kendine  has mimarisinin örneklerinden birisi olan müzenin kendisi bile müzelik bir eser görünümünde.






Kuzey Mezopotamya ve Güneydoğu Anadolu kültürlerinin Eski Tunç, Asur, Urartu, Grek, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntılar sergileniyor müzede.





Buluşma noktamız müzenin hemen yan tarafı. Akadaşların bir kısmı gelmiş, kafede bekliyorlar. Bizde aceleyle soğuk bir şeyler içelim diyoruz. ''Limonatayı mutlaka dene'' diyor arkadaşlar. Zaten huyumdur gittiğim yerde yöreye özgü bir şey varsa mutlaka denerim. Meyan kökü ve zencefille yapılmış limonata. Not almadığım için ismini şimdi hatırlayamıyorum. Yeni tatlara açıksanız mutlaka deneyin diyorum. Ben çok sevdim. Hatta tarifini alıp evde denedim ama o kadar başarılı olamadım. Sanıyorum oranını dengeleyemedim ama bir kez daha deneyeceğim. Başarılı olduğum noktada
yinebahar.blogspot.com adresinde tarifi paylaşırım.



Tadı damağımda bir mezopotamya gezisiyle dönüyorum İstanbul'a. ''Gezi nasıldı?'' diye soranlara tam bir fragman tadındaydı diyorum.Biraz hızlı olsa da Güneydoğu'da görmek istediğim her yeri görmüş oldum. Geziyi organize eden arkadaşımız Yücel Tellici ve gezideki diğer arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Ayrıca benim eksik kaldığım yerde fotoğraflarıyla da destek oldular.

Gezinin maliyeti ise şöyle
Uçak gidiş dönüş: 187 TL
Yarım pansiyon 3 gece otel + sıra gecesi + tekne turu + rehberlik + transfer: 550 TL
4 öğle yemeği ve 1. gün kahvaltı: Yaklaşık 100 TL
Kişisel alışveriş: 500 TL
Toplam: 1337 TL

Not: Bu maliyete Sabiha Gökçen transferi de eklemeniz gerekiyor. Haa bir de alışveriş konusunda kendinize hakim olmanız gerekiyor. Ben o kadar direnmeme rağmen + 500 TL  alışveriş maliyetiyle tamamladım geziyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder